14 Ekim 2011 Cuma

Hayvan Kimliklendirme (İdentifikasyon) ve Ette İzlenebilirlik




Doğumdan kesimhaneye hayvanların takibinin yapılabilmesi için hayvan kimliklendirme sistemleri kullanılıyor. Ayrıca hastalıklarla daha kolay başetme, gıda güvenliği ve ürünlerin perakende satışında bilgi edinebilme imkanları nedeniyle bu sistemlere ihtiyaç duyuluyor. 





Hayvan Kimliklendirme Nedir?
Sürüdeki tüm bireyleri, başka bir hayvanlardan ayırabilecek şekilde işaretlemek, böylece doğumdan kesimhaneye kadar onları izleyebilmektir. Hayvan identifikasyonu ile hayvanın doğumundan başlayarak kesimden sonrası dahil olmak üzere hangi şartlara maruz kaldığını saptamak mümkün olmaktadır. 

Kimliklendirmenin amacına ulaşması, gerekli bilgilerin kayıt altına alınması ve kimliklendirmenin doğru ekipmanlarla yapılması ile izlenebilirlik sağlanabilir. Bunun için RFID özellikli kulak küpeleriyle yapılan bir kimliklendirme, detaylı bir kayıt, ve bu kayıtlar temel alınarak yapılan detaylı raporlama mutlaka gereklidir.

  • Hayvanın kimlik kazanarak sahibinin kesin olarak belli olması ile hırsızlık olaylarından korunma sağlanır.
  • Hasta ve sağlıklı hayvanlar ayrı takip edilebilir böylece hastalıkların yayılması engellenir.
  • RFID kimliklendirme sayesinde çiftlik otomasyonu yapılabilir. Bir çok bakımdan karı artıracak olan bu sistem sayesinde, çiftlik uluslar arası bir perspektif kazanır. RFID kimliklendirme, çok yakında bizim ülkemizde de olacağı gibi, bir çok ülkede zorunluluk haline gelmiştir.
  • Aşılar, beslenme biçimi ve diğer yaşamsal veriler gibi tıbbi bilgilerin tarihe dayalı biçimde o hayvana özel olarak kaydedilmesi, hayvanın değerini artıran bir unsurdur. Tüm sürüde izlenebilirliğin mümkün olduğunu kanıtlayabilen işletmelerin ise elde edeceği değer çok daha yüksek oranda olacaktır. Bazı durumlarda bu tip çiftlikler küresel bazda alım yapan gıda işletmelerinin, bölgelerinedeki tek tedarikçisi haline gelirler. Çünkü bu tip büyük gıda işletmeleri tedarikçilerine izlenebilirlik ve denetime açık olma gibi şartlar getirmektedirler.

Ette izlenebilirlik nedir?
Hayvan kimliklendirme ette izlenebilirliğin bir bileşenidir. İzlenebilirlik, ürünlerin durumlarını takip etmekten çok daha kapsamlı bir kavramdır.

Etin izlenebilirliği, ürünü geriye dönük takip ederek hayvanın doğumuna veya soy ağacına, büyüme ve beslenmesine, kesimhane bulgularına, işlemesine, dağıtımına ve satışına, ve hatta tüketimine kadar tüm bilgilerine ve detaylarına ulaşılabilir olmasıdır.

İzlenebilirlik bir ürünün ne içerdiği, nasıl üretildiği ve bulunduğu her mekan ve aşama ile ilgili bilgiyi sağlar.


Hayvan Kimliklendirmenin ve Ette İzlenebilirliğin Amaçları:
  • Ürünlerin ticaret ve pazarlama avantajları: İzlenebilirlik ürünlerin bu özellikleriyle pazarda öne çıkmasına, aranan ürün özellikleri taşımasına yardımcı olur. Bu ürünlerin üzerlerinde bulunan takip numarası ile geniş çaplı takip edilmeleri mümkün olur. 

    Takip edilebilirlik; dağıtımın koordinasyonuna, envanter yönetimine ve müşteri davranışlarının monitörize edilmesine yardımcı olur. Bazı müşteriler et ürünlerinin, süt veya yumurtaların üretminde kullanılan yemlerin özel şartlarda yetiştirilmesini ya da organik olmasnı tercih ederler. İzlenebilirlik bu tip özel ürünlerin üretim metodlarını doğrulama, ayırma ve kayıtlarını tutma konularında yardım eder.

  • Hayvan Sağlığı: Hayvan kimliklendirme hastalık kaynağını hızlı bir şekilde takip edilip bulunmasına yardımcı olur. Orjinin ve sebebinin saptanmasıyla hastalıkların eredike edilmesi, hastalıklardan korunmanın sağlanması ve yayılmasının engellenmesi mümkün olur.

  • Gıda Güvenliği: Gıda güvenliği ile ilgili kanun ve yönetmelikler gıda maddelerinden hayvan kaynağına kadar takip edilerek; insan sağlığını tehdit eden tüberküloz; 4 önemli gıda kaynaklı bakteriyel hastalıklar olan Campylobacter, Salmonella, Listeria ve E. coli; BSE (deli dana) enfeksiyonlarından insanları korumayı amaçlar. Bir üründe hastalık ortaya çıktığı zaman, takip başlatılarak sorunun kaynağına kadar gidilebilmeli, hayvan belirlenebilmeli, nerede doğduğu, hangi yemlerle beslendiği nerede kesildiği bulunmalıdır. 

    Hayvan kimliklendirme temeliyle oluşturulan iyi bir izlenebilirlik sistemi; proses kontrolleri, testler ve diğer bilimsel gıda güvenliği sistemlerinin yaptığı gibi güvenlik sorunlarını önleyemez. Ancak geriye dönük takip olanağı sağlayarak yayılacak bir hastalığın kontrol altına alınmasını sağlar, sağlık otoritelerinin gelecekteki salgınları önlemesine yardım eder. 

7 Ekim 2011 Cuma

Sağlık Yönetimi


Çiftlik yönetim sistemlerinin sağlık modülünün tek amacı hayvanların medikal kayıtlarını ve aşı bilgilerini kayıt altına almak olmamalıdır. Bu kayıtların eksiksiz ve hatasız biçimde tutulup geriye dönük takibinin yapılabilmesinin yanı sıra, bu bilgileri kullanarak çeşitli istatistiklere varılabilmeli, bunlardan çıkan sonuçlar ile sürü yönetilebilmelidir.

Hangi hastalık ne sıklıkta görülmüş, hangi hayvan ne sıklıkta ilaç tedavisi görmüş ve bu hastalık nedeniyle ne kadar verim kaybına uğramış bulunabilmelidir. Hastalıkların işletmeye ne kaybettirdiği bilinmiyorsa, sağlık modülü amacına ulaşamamış demektir.


Sağlık modülüyle ilgili bir başka önemli konu da tespit ve yapılan müdahale ile aynı anda hastalıkların anında sisteme girilebiliyor olmasıdır. Bir hayvana işlem kaydederken herhangi ek bir ara birime gerek kalmadan, hayvanın yanındayken sisteme giriş yapılabilmelidir. Hızlı biçimde yapılan bu kayıtlar insan hatalarını minimuma indirmeyi hedefler. Hayvanın kulak küpesi el terminali tarafından okutulduğunda o hayvanın sayfası ekrana gelmeli, gerekli girişler kaydedilmelidir. 


Eğer birden çok hayvana işlem yapılır ve bu bilgilerin daha sonra topluca sisteme girişi yapılırsa, arada işlem gören ama unutulan hayvanlar veya, hayvanın gördüğü işlemlerden unutulanlar eninde sonunda mutlaka olacaktır. Bu tür kaçaklar da işletmenin hesaplarında sapmalar oluşturacak, gerçek rakamlar asla bilinmeyecektir.



Sağlık modülünde laboratuvar bilgileri gibi veriler de hayvanın sayfasına kolaylıkla eklenebilir olmalı, bu hayvanın bilgileri göründüğünde tüm bu dosyalara da ulaşılabiliyor olmalıdır.

Gerek süt, gerekse besi işletmelerinde hayvanlara uygulanan ilaçların arınma süreleri takip edilmeli, arınma süresinin dolup dolmadığı sistemde uyarı biçiminde görülebilmelidir.

Süt işletmelerinde sağlık modülünün en önemli işlevlerinden biri de doğum kayıtları ve performans yönetimi ile fertilite yönetiminde tam kontrolü sağlamaktır.


Tüm bu özellikleri aynı anda bünyesinde bulunduran çiftlik otomasyon sistemleri şu anda mevcut ve kolay ulaşılabilir durumdadır. İşletme yöneticileri bir sistemi alırken ihtiyaçlarının tam olarak karşılandığından emin olmalıdırlar.

20 Eylül 2011 Salı

YEM YÖNETİMİ

Yemlik yönetiminden bahsetmişken, konudan uzaklaşmadan, biraz daha detaylandırmak ve yemlik yönetimini de içine alan bu konu hakkında bilgi vermek istedim. 

Hayvanlar farklı gelişim dönemlerinde farklı özelliklerde besinlere gereksinim duyarlar. Bu nedenle sürü içinde "besi"nin bir çok farklı fazında bulunan hayvanlara değişik rasyonlar sunulur. Bu rasyonların doğru padoklara doğru miktarlarda ulaştığından emin olunmalı, geriye dönük tüm kayıtlara da ulaşılabilir olmalıdır.


Şu anda aslında bunu yapabilen firma çok az çünkü, farklı rasyonlar kullanmak yönetimi ve yem dönüşüm oranlarının takibini çok zorlaştırır. Farklı farklı rasyonlar demek her gün hayvanların farklı dağıtımlarla beslenmesi ve her padoğa özel bir diyet listesi anlamına geliyor. Hasta hayvanlara başka, sütten yeni kesilmişlere başka, büyümde olanlara başka, geçiş aşamasındakilere başka, son dönemdekilere başka rasyon kullanılınca işler çığrından çıkıp klasik yöntemlerle takip edilemez hale geliyor.

Bunun için iyi bir yönetim sistemi ile hayvanların hangi dönemlerde, hangi ırkların hangi durumlarda ne şekilde bir diyet uygulanacağının sisteme tanımlanıp sistemin bu atamaları otomatik olarak yapması ve dağıtım aşamasına kadar bu otomasyonu devam ettirilebilmesi gerekiyor. Bu da oldukça gelişmiş bir sistem demek. 

Az sayıdaki hayvanın beslenmesinde bu şekilde farklı rasyon uygulamaları ve yemlik yönetimi göze batmazken büyük çiftliklerde özellikle 1500 baş ve üstünde yıllık olarak oldukça büyük farklılıklara yol açıyor. Hayvanların transferleri farklı padoklarda yedikleri farklı rasyonlar sürekli olarak hesaba katılmalı, verim performansları takip edilmeli, bunlara göre hayvanlar gruplanarak, gruba özel rasyon uygulaması yapılmalıdır. 

Sistemin İşleyişi
Yem mikserleri belirli yem maddelerini, belirtilen oranlarda karıştırarak farklı rasyonlar hazırlar. Bunları da farklı padoklara belirli bir sıralamaya uyarak yapmak zorundadır. Bu karmaşık süreçte hataları minimuma indirebilmek için insan eliyle yapılan işlemler mümkün olduğunca azaltılmalıdır. 

  • Öncelikle eldeki yem maddeleri sisteme tanımlanır. Rasyonların, hangi maddeden hangi oranlarla oluşturulacağı da sisteme girilir ve bu rasyonlara değişik isimler verilerek kaydedilir. 

  • Yemleme zamanı geldiğinde; belirli bir rasyonu hazırlamak için mikser yem deposuna gider, yem maddelerini hangi miktarda alması gerekiyorsa bunları alıp karıştırarak rasyonu hazırlar. 

  • Dağıtması gereken padoklara giderek sırayla yem planına uygun şekilde yemleri dağıtır. 
  • Tüm bu işlemler olurken mikserin içinde bulunan görevli, sadece tuşlara basarak başlat ve bitir komutlarını verir. Gerekli miktarda yem verilip bitir tuşuna basıldığında mikser tekrar ağırlık kontrolü yapar ve gerçekte verilen miktar sisteme otomatik kaydedilir. Bu durumda sisteme kaydolan veri gerçek veri olup, hayvanların gerçek yem dönüşüm oranları takip edebilmektedir. Hiç bir yem dağıtım sisteminde planlanan miktar ile gerçekte dağıtılan miktar aynı değildir. Bu nedenle kaydedilen miktarın gerçekte dağıtılan miktar olması çok büyük önem taşır. Aynı zamanda, dağıtım yapan elemanların performansları da bu şekilde takip edilebilir. 
 Bu şekilde insan hatalarından kaynaklanan yanlış yemlemelerin önüne geçilirken, mikserin operatörü her işlem sırasında, yapılan işlemlerin doğruluğunu kendi önündeki ekrandan takip edebilir. Aynı zamanda raporlama seçenekleriyle tüm bu işlemler geriye dönük olarak raporlandırılabilir.

Bundan sonraki aşamada yemlik yöneticisi gün içerisinde yaptığı kontrollerle, her gün yeni yem planını sisteme bildirir. 

15 Eylül 2011 Perşembe

YEMLİK YÖNETİMİ-Gerçekten o kadar önemli mi?


Yemlik yönetimi yapılarak; hayvanların sağlığı olumsuz etkilenmeden maksimum yemi almaları sağlanır. Bayatlama veya savrulma ile yem kayıpları, aşırı beslenme ile oluşacak sindirim bozuklukları, yem içeriğinin hayvanlar tarafından ayıklanarak tüketilmesi gibi olumsuzluklar önlenerek performans artışı sağlanır. Düzgün kayıt tutmamaya ve yanlış yapılan yem yönetimine bağlı kayıplar %30'a varabilmektedir. Çok iyi bir yemlik yönetimi ile performansın fazladan %15-20 artabileceği kanıtlanmıştır. 


Eğer verimli et üretimi yaparak karınızı artırmayı hedefliyorsanız “Yemlik yönetimi gerçekten önemli midir?" sorusunun cevabı kesinlikle EVET! Kilo alımının oranı, direkt olarak hayvanın her gün ne kadar yem tükettiğine bağlıdır.



Yemlik yönetimi; hayvanlara sunulan yem miktarına karşılık hayvanların tükettiği yem miktarının belirlenmesiyle yapılır ve yem seçimi, dağıtımı, tüketimi ve yemleme programının kontrolü gibi aşamalar göz önünde bulundurulur. Bu aşamaların hepsinin günlük kayıtları düzgün bir şekilde tutulmalı ve istendiğinde ulaşılabilir olmalıdır, bu süreçler bir bütünün parçaları olarak düşünülmelidir.

Amaç hayvanlara güzel, taze, optimum kuru madde içerikli rasyonların sürekli ulaşılabilir olmasını sağlamaktır. Sürü geliştikçe kuru madde alımı da süt veriminin devamlılığı veya günlük ağırlık artışı açısından anahtar faktör haline gelir.


Önceden yüksek tane yem içerikli diyetler kullanılır ve yemlik yönetimine önem verilmezdi. Kabayem tüketimi öncelikle rumeni doldurarak ve de fermentasyonu stabilize ederek aşırı yem tüketimini engeller. Ne yazık ki yüksek konsantre rasyonlar hayvanın ihtiyaçlarını, fiziksel olarak doymadan önce karşılar. Başka bir deyişle, hayvan ne kadar yemesi gerektiğini ve ne zaman durması gerektiğini bilemez. Eğer serbest ulaşım imkanı bulursa sığırlar arsızca düzensiz beslenme döngüsüne girer, bu da beslenme bozuklukları ve yem yiyemeden geçirilen günler vs anlamına gelir. Düşük yem alımı ve beslenme hastalıkları, günlük ağırlık artışını ve verimi engeller. Bugünün düşük kabayem seviyeli yemleri ve yüksek performans beklentisi ile; hayvana verilen miktar ile hayvanın kaldırabileceği miktarı birbirine uydurmak yemlik yöneticisinin görevidir.

Yemlik yönetiminin öncelikli amacı değişken yem alımından kaynaklanan klinik ve subklinik metabolik bozuklukları elimine ederek performansı artırmaktır. Bu sistemin diğer faydaları, savrularak veya bozularak oluşabilecek yem kayıplarını önlemek ve yemde istikrarlılığın sağlanmasıdır.



Temiz yemlik yöntemi oluşturulurken, hayvanların 24 saatlik periyotta tüketecekleri miktarda yem verilir.Yemlik her gün belli saatte boşalmış olmalıdır. Boşalmadıysa veya gerekenden çok daha erken boşaldıysa ertesi gün yemleme miktarı buna göre yapılır. 

En az 4-7 günlük kayıtlar referans alınmalıdır.Eski yemleme kayıtlarına bakarken yemlik skoru ve yem planı, yemlik yöneticisine, yem alımlarının arttığını, azaldığını veya sabit kaldığını gösterir. 

Yem planlamasında genel kural olarak: 
  • Her yemlik her gün aynı saatte değerlendirilmelidir. 
  • Yem alımları, geçiş ve bitirme fazlarında asla günde hayvan başına yarım kilodan fazla artırılmamalıdır. 
  • Eğer yem artırıldıysa, tekrar artırmak için minimum 3 gün beklenmelidir. 
  • Yem dağıtım zamanları uyumlu ve aynı zamanlarda olmalı, yem dağıtımı yemlik içinde düzgün bir şekilde yapılmalıdır.  

Limitli ve kontrollü besleme tarzı insan değerlendirme hatalarını ve aşırı besleme durumunu ortadan kaldırır çünkü yem miktarı önceden ayarlanmış ve sabittir. Bunların yanında bu tarz besleme, deneyimsiz veya sürekli değişen yemlik yöneticileri ya da optimum düzeyde olmayan yem karışımları gibi değişken durumlar için fazladan bir güvenlik ağı sağlar.  

Yem çok hızlı tüketildiği için rasyonun hayvanlar tarafından ayıklanması ve bazı hayvanların aşırı yemesi de mümkün değildir çünkü yemlikte yem kalmamaktadır. Doğru bir şekilde yapıldığında sığırın büyüme oranı tahmin edilebilir ve yem etkilnliği mükemmel olur. 

Hayvanların dışardan aldıklarını kısıtlarken alan tasarımı çok önemlidir; yemlikler mutlaka padoktaki tüm hayvanlara aynı anda yetecek uzunlukta olmalı (Uygun büyüklükler için tıklayın) çitler de sağlam ve dayanıklı olmalıdır. 

Programa başlarken hayvanlar gürültücü olabilir ve agrsif davranışlar sergileyebilirler fakat ilerleyen zamanda bu tip davranışlar tipik olarak azalma gösterir. 



Yemlik Yönetimini Etkileyen Faktörler: 
1.Rasyon: Rasyonu, içerikleri reddetme kriterlerine göre oluşturmak oluşturulabilecek en iyi rasyonun garantisidir ve yem kalitesini de kompozisyonu da kontrol altında tutmaya olanak sağlar. Rasyondan ve rasyon içeriklerinden sık sık örnekler alınmalıdır. Eğer yem analizleri kağıt üzerindeki miktarları tutmuyorsa içeriğin değişkenliği ve mikserin doğru çalışıp çalışmadığı kontrol edilmelidir.
  • Rasyonun içeriğindeki besinlerden herhangi biri düşük kaliteli, bayat veya küflü olmamalı
  • Rasyon içeriklerinin devamlılığı olmalı, rasyon her defasında eksiksiz verilmeli 
  • Eski yem yemlikte kalmamalı
  • Maksimum performans için toplam rasyon titizlikle dengelenmiş olmalı. 

2.Su: Eğer su alımı kısıtlıysa yem alımı anlamlı bir biçimde düşecektir. Eğer yem alımı birden düşerse önce suluklar kontrol edilmelidir. Eğer düzensiz veya düşük yem alımları ısrarcı ise, suluklar yavaş dolum yönünden veya düşük voltaj yönünden değerlendirilmelidir. Su kalitesi de sorun yaratabilir, suyun her yıl kalite yönünden kontrol edilmesi önerilir.

3.Yemleme Zamanları: Araştırmlar göstermiştir ki günde iki kez yemleme yapılması kilo alımını ve randımanı artırmaktadır. Sığırlar gün içinde bir çok küçük öğün şeklinde beslenirler ve günde iki kez yemleme yapılması bu döngü içerisinde yemin taze şekilde kalmasını sağlar. Ayrıca, birden fazla yemleme yapılması bazı mixer arızaları sonucu oluşan hatalı karışımların etkilerini azaltır.  


Birden fazla besleme yapılması bazı işletmeler için fizibil olmayabilir. Böyle durumlarda sabah erken yerine öğleden sonra yemleme yapılması performansı daha iyi etkiler. Yine de bu performans artışı mevsime bağlıdır. Sığırlar günün en rahat saatlerinde beslenirler ve bu beslenme saatlerine en taze yemleri denk getirmeye çalışmak da performansı artırır. Yaz döneminde bu en rahat beslenme zamanları gece geç saatler ile sabahın erken saatleri arasında olabilir. Kış döneminde ise sabah geç saatlerle öğleden sonra geç saatler arasında en çok beslenirler. 


Yemleme sayısını belirlemede ayrıca rasyonun tipi de etkilidir. Ağırlıklı olarak tane ve kaba yemlerden oluşan rasyonlar günde bir kez yemlemeye daha müsaitken, nem oranı yüksek rasyonlar, özellikle ılıman havalarda, yemlemeden bir kaç saat sonra bayatlayıp küflenebilir. Yemin çökelmesi, her türlü rasyon için, yemlikteki rasyonun ömrünü kısaltır. Bu şartlar altında günde iki kez yemleme yapılması daha karlı olacaktır.


Yemlik yönetimini çiftliğinizde oluşturmak için yazılım altyapınızın yemlik yönetimi uygulaması bulunmalıdır. Yemliklerin durumu skorlama yöntemi ile veya günün belli saatlerinde gözlemlenerek sisteme girilmeli ve yemlik yöneticisi bu sonuçlara göre yemleme planını oluşturmalıdır. Yemlik yönetimi uygulaması hakkında detaylı bilgi almak için lütfen telefon veya e-posta ile bana ulaşın.

21 Temmuz 2011 Perşembe

MEZBAHADA İZLENEBİLİRLİK SİSTEMLERİ

Son zamanlarda gündemden hiç düşmeyen hayvancılık ve et üretimi konularından bahsederken, atlanmaması gereken önemli bir alan da mezbaha sistemleridir. 

Modern kesimhanelerde kullanılması gereken, sağlıklı  ve izlenebilir et üretimini sağlayan, gelişmiş ülkelerdeki gibi bilinçli tüketiciye yönelik "scoring" sisteminin uygulanabileceği sistemler malesef ülkemizde henüz kullanılmamaktadır. 

RFID (Radyo frekansı ile tanımlama) teknolojisi hayvan kimliklendirme sistemlerinde uzun süredir kullanılmakta, fakat kullanımı çiftlik dışında son bulmakta ve RFID sisteminin ana özellikleri olan, hatasız tanımlama, süreçlerin iyileştirilmesi ve hızlandırılması, tanımlama sonrası sistemde değerlendirilerek tanımlanan ürün hakkında işlenmiş veya kaydedilmiş verilerin geri dönüşümünün alınması gibi özelliklerin hiç birinden sektör faydalanamamaktadır. 

Ayrıca ülkemizde kırsal bölgelerde yetişen hayvanların sıklıkla şehre taşınması ve şehirlerde işlenmesi söz konusu olmakta, bu da hayvan hareketlerinin artışı ve aynı zamanda farklı bölgelerden bir araya gelen hayvanların aynı tesislerde aynı gün içerisinde kesilmesi ve işlenmesi anlamına gelmektedir. Kurban pazarlarının her sene kurulması da hayvan hareketlerini artıran bir diğer nedendir. Artan hayvan hareketleri sonucu zoonoz hastalıkların hayvanlarla bir bölgeden diğer bölgelere taşınması ve dağılması da söz konusudur.

Farklı bölgelerden gelen hayvanların aynı kesimhanede kesilmesi, işlenmesi ve paketlenmesi; bu işlemlerin herhangi bir izlenebilirlik sisteminden yoksun olarak yapılması sonucu hayvanlardan elde edilen etlerde ortaya çıkabilecek bir hastalık durumunda, hastalığı kaynağına kadar takip etme imkanı bulunmamaktadır. Böyle bir durumda sadece bir bölgenin veya belirli bir hastalık odağının karantinaya alınması gerekirken, belirli bir zaman aralığında aynı tesiste kesilmiş olan tüm hayvanların gelmiş olduğu bölgelerin hepsi karantinaya alınmaktadır. 

Mevcut sistemlerle etlerin kaynak verifikasyonu ve geriye dönük izlenebilirliğinin bireysel bazda yapılması bir yana lot bazında bile yapılması imkansız hale gelmekte, hastalıklı etlerin hangi kesimhanede kesildiğinin belirlenebilmesi bile çoğunlukla mümkün olamamaktadır.

Tedavisi devam eden hayvanlar için kullanılan antibiyotiklerin, insektisit, hormon ve antiparaziter ilaçların ette arınma sürelerinin dolmaması ve hayvanların bu dönemler bitmeden kesime gönderilmesi dolayısıyla et ve et ürünleri ile birlikte bu ilaçların insanlara taşınması söz konusu olmaktadır. Bu ilaç kalıntılarının insan vücuduna sürekli olarak aktarılması sonucu antibiyotiklere karşı dirençli mikro organizmaların gelişmesi, çocuklarda hormonal bozukluklar, kimyasalların neden olduğu kanser vb. gibi birçok ciddi sağlık sorunlarına yol açılmaktadır.
Tüm bu sebeplerden dolayı ürünlerin kaynağının belirlenmesi gerekmektedir. Diğer hastalıklı ve sorunlu ürünlere ulaşılması için bireysel hayvan bazında bir geriye dönük izlenebilirlik sisteminin mevcudiyeti hayati bir önem taşımaktadır. 

Etlerin kesim sonrası içinde bulunduğu ortam şartlarının izlenebilirliği ise ayrı bir önem arz etmektedir. Yönetmeliklere ve standartlara aykırı ortam şartlarında bulundurulan et ve et ürünleri kısa zaman zarfında bozulabilmekte ve sağlığa zararlı bakterilerin üremesine neden olabilmektedir.
Çiftlik tarafında daha yoğunlukla kullanılan RFID destekli izlenebilirlik sistemleri hayvanları çiftlik çıkışına kadar izlemekte, ilaç uygulamaları ve tedaviler yalnızca hayvan sağlığı ve maliyet açısından kayıt altına alınmakta ve kullanılmaktadır. Çiftlik çıkışından sonra ise hayvanın kesime veya başka bir yere gittiği bilinmemekte, bilinse dahi kesimhanelerde bir izleme sisteminin olmamasından dolayı bu veriler daha sonraki aşamada kullanılamamaktadır. Sonuçta kesimhanelerde izlenebilirlik sistemi ve entegrasyonlarının olmaması bu safhadan önceki izlenebilirlik sistemlerini ve yasal hayvan kayıt sistemlerini etkisiz kılmaktadır.
İzlenebilirliğin entegrasyonu ile BSE gibi önemli bir hastalık tespiti durumunda karantina ve önlem uygulamaları sınırlı bir alanda gerçekleştirilebilecek dolayısı ile hem sektörün hem de kurumların yüksek zararlar görmesinin önüne geçilebilecektir.
İzlenebilirlik konusunda gerek ülkemiz gerekse uyum çalışmalarını yürüttüğümüz Avrupa Birliği ve gelişmiş birçok ülke çeşitli standartlar belirlemiş ve uygulama zorunlulukları getirmişlerdir.
İzlenebilirlik gıda güvenliğinin sağlanabilmesinde vazgeçilmez esaslardan biri olduğu için gerek yasal düzenlemelerde gerekse de gıda güvenliği ile ilgili standartlarda uygulanması istenmektedir. 5179 No’lu Gıdaların Üretimi, Tüketimi Ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un 16. Maddesinde izlenebilirliğin kurulması aşağıdaki şekilde mecburi tutulmaktadır:
Gıda, gıdanın elde edildiği hayvan, bitki ya da gıda maddesinde öngörülen veya ortaya çıkması beklenen herhangi bir maddenin tespit edilmesi için üretim, işleme ve dağıtım ile ilgili tüm aşamalarda izlenebilirlik tesis edilir.
Gıda işletmecileri; gıda, gıdanın elde edildiği hayvan, bitki ya da gıda maddelerine karıştırılması tasarlanan herhangi bir maddeyi, kimden aldıklarını belirleyebilecek sisteme sahip olmak zorundadır. Gerektiğinde denetim sonucu oluşan bilgiler ilgili mercilere verilir.
Piyasaya sürülen gıdaların, izlenebilirliğini kolaylaştırmak amacıyla, gerekli bilgileri içerecek şekilde etiketlenmesi ve tanımlanması zorunludur.
Aynı şekilde Avrupa Birliği Gıda Yasasında (178/2002) Madde 18 izlenebilirlikle ilgili madde olup sistemin kurulması ve etiketlenmesi ile ilgili koşullar belirtilmiştir. Bununla birlikte EC/1760/2000 No’lu Avrupa Birliği kanununda et izlenebilirliği yasal olarak tanımlanmıştır. ISO 22000:2005, BRC, IFS gibi gıda güvenliği ile ilgili standartlarda da izlenebilirlik bir koşul olarak karşımıza çıkmaktadır.
İzlenebilirlik standartlarından biri Codex Alimentarius tarafından 2006 yılında yayınlanan İzlenebilirlik İçin Prensipler/ Gıda İnspeksiyon Ve Sertifikasyonu İçin Ürün İzleme Yöntemi (CAC/GL 60-2006) dir. Standart kapsamını, gıda inspeksiyonu ve sertifikasyonunda izlenebilirliğe yönelik yetkin otoriteleri desteklemek için prensipleri detaylandırmak olarak tanımlamaktadır. Diğer bir standart da ISO 22005:2007 Gıda Ve Yem Zincirinde İzlenebilirlik- Sistemin Kurulması Ve Uygulanmasıdır.
Şu anda hizmet vermekte olan kesimhaneler sözleşmeli bazda veya kendileri hesabına kesim yapmakta ve ürünleri satışa sunmaktadır. Etlerin standartlara göre değerlendirilmesi sınıflandırılması (EUROP Grading System veya TS 668 KAS 1986) ve ürün kalitesine göre fiyatlandırılarak satış imkanı bulunamamaktadır. Bunun sonucu olarak üreticiye daha kaliteli et üretimi, dolayısı ile kaliteli hayvan üretimini destekleyecek prim sistemi gibi bir sistemin kurulması imkansızlaşmaktadır. Bu tip bir sistemin kullanılması daha kaliteli et üretimini destekleyecek, ürünlerin kalitelerine göre fiyatlandırılmasını ve tüketicinin de ürünün kalitesini veya sınıfını bilerek almasını mümkün kılacaktır.
BSE gibi hastalıkların ortaya çıkması güvenli gıdaya olan talebin artmasına neden olmaktadır. İzlenebilirlik sistemini oturtmuş et üretim tesisleri de ürünlerini izlenebilirlik güvenilirliği ile piyasaya sunarak avantajlı duruma geçmektedir. Halkın bilinçlenmesi ile üretici firmaların bu tip geriye dönük izlenebilirliği ve kaynak verifikasyonu sağlayan sistemlere sahip olmaları talep edilmektedir. İzlenebilir, kaynak verifikasyonu yapılabilir et ve et ürünlerinin tüketici tarafından tercih edilmesi ve hatta %15’e varan oranlarda ürüne değer artışı sağlaması söz konusudur. 
Sektörde bu tip bir yazılım ve yönetim sisteminin bulunmaması kaçak kesim ile sağlıksız şartlarda üretimi yapılan et ve et ürünleri ile yasal yollarla üretilen et ve et ürünlerinin ayrımını ve tanımlanabilirliğini imkansız hale getirmekte veya bu imkanı belli başlı birkaç büyük firmanın tekeline sokmaktadır. Bu tip yönetim sistemlerinin uygun fiyat yapısı ile tabana yayılması gerekmektedir.





BESİCİLİĞİN PÜF NOKTALARI-4



50-100kg ile besiye başlayan hayvanlar 400kg veya daha fazla ağırlığa ulaşıncaya kadar rasyon miktarı gitgide artırılır.

  • Başlangıç rasyonu sütten kesilmiş buzağıların tane ve kaba yeme alışmalarını sağlar.
  • Kaba yem; enerji, protein, vitaminler ve mineraller yönünden bir yem laboratuvarı tarafından analiz edilmiş olmalıdır. Kaba yemin durumuna göre, günde 1kg ve daha fazla canlı ağırlık artışı için gerekli besinleri karşılayacak bir tane yem karışımı geliştirilmelidir. 
  • Eğer kaba yem tane yemlerden ayrı olarak tek başına verilecekse, her padokta kendi özel raflarında günün 24 saati ulaşılabilir olmalıdır. Bu durumda tane yem karışımı da sabah erken ve akşam geç saatte olmak üzere günde iki kez verilmelidir. 
  • Hayvanlar büyüdükçe periyodik olarak miktar ayarlanmalıdır. 
Her hayvan ayda iki kez tartılmalı ve ağırlıkları veri tabanına anında aktarılmalıdır. Bu işlem büyük bir iş yükü oluşturacaktır. Fakat bu iş yükünü otomasyon sistemi ile oldukça hafifletmek mümkündür. Bunun için her hayvan çiftliğe geldikleri ilk gün RFID özellikli kulak küpeleriyle kimliklendirilmelidir. Bununla birlikte cattle crush kullanımı tartım ve performans takip sürecini dörtte bire kadar azaltacaktır. Aynı zamanda maliyet de uzun dönemde aynı oranda düşecektir. 

Rutin ağırlık ölçümlerine dayanarak bir hayvan için veya padok için yeterli ağırlık artışı sağlanıp sağlanamadığı kontrol edilebilmelidir. Eğer sağlanamıyorsa mutlaka nedeni bulunmalıdır. 

Eğer beklenen ağırlık artışı yoksa veya 1-2 hayvan kilo alamıyorsa sebepleri şunlar olabilir;
  1. Rasyon dengesi veya tane yem karışımı hatalı olabilir. 
  2. Tane yem karışımında, uygun orandaki protein ve enerji miktarının bulunmaması. 
  3. Çalışanların gerekli miktardaki yemi hayvanlara vermemesi
  4. Kaba yem ayrı veriliyorsa, rafta her zaman bulunmaması
  5. Hayvanların beklenen kilo artışını sağlayacak genetik karakteri taşımaması. Eğer sorun buysa yem miktarı yeniden düzenlenmelidir. Eğer sorun tek bir hayvansa sürüden çıkartılmalıdır. 
  6. Hastalık veya parazit problemi olabilir. Bu durumda veteriner hekim rutin kontrol ve tedavilerini uygulamalıdır. 
Hayvanlar büyüyüp kilo aldıkça her gün daha fazla yem yerler. Protein ihtiyaçları karşılanmazsa hayvanlar çok daha yavaş kilo alırlar ve alınan kilo başına maliyet de çok yüksek olur. 


4 Mayıs 2011 Çarşamba

BESİCİLİĞİN PÜF NOKTALARI-3

                                  HAYVAN SEÇİMİ


AĞIRLIK VE KONDİSYON
Seçilen hayvanların sütten yeni kesilmiş olması, hastalık ve parazit taşımaması ekonomik başarıyı artırır. Bulaşıcı hastalık ve topallık durumlarına dikkat edilmelidir.

Düzenli aralıklarla canlı ağrılık bilgisi çok önemlidir ve etkili bir yönetim için temel ihtiyaçtır. Bu ağırlık skalalarının performans bilgileri için sürekli kullanılması gerekir. Bunun için "cattle crush" sistemleri ve buna entegre edilmiş geniş çaplı, Agritrack gibi bir yazılım mutlaka kullanılmalıdır.

Hayvanların yakın ağırlıkta ve büyüklükte olanlarını seçin. Bu sayede hayvanlar için daha az stresli bir ortam sağlanmış olur.

VETERİNER HEKİM MUAYENESİ VE İDENTİFİKASYON
Bütün hayvanların RFID özellikli kulak küpeleri olmalıdır. Bu sayede hayvanlar düzenli olarak tartılıp veri tabanına işlenir ve ağırlık artışı kolaylıkla takip edilebilir.

Hayvanların tek sıra halinde yürüyebileceği bir koridor bulunmalı ve ucunda da "cattle crush" dediğimiz sıkıştırma kafesi bulunmalı, tartımlar bu şekilde yapılmalıdır. Diğer medikasyon ve tedaviler de bu sırada kolaylıkla yapılabilir.

Yeni hayvanları 3 hafta boyunca barındırmak için diğer lotlardan uzak bir karantina karantina bölümü olmalıdır.  Bu sayede her türlü yeni hastalığın sürüye bulaşması engellenmiş olur. Karantina süresince Veteriner Hekim salgınlar, topallık veya diğer hastalıklara karşı kontrol etmeli ayrıca geniş spektrumlu bir antiparaziter tedavi uygulamalıdır.

Buzağılar çevrede veya getirildikleri yerde rastlanabilen hastalıklara karşı aşılanmalı ve A, D, E ve B12 vitaminlerini içeren bir enjeksiyon kas içi olarak uygulanmalıdır. Yurt dışı kaynaklarda bu aşı ve enjeksiyonlar için boyun ve kulak bölgesinin seçilmesi gerektiği, böylece karkasta herhangi bir hasar oluşmayacağı belirtiliyor. Aynı zamanda buzağılar bu aşamalar sırasında kastre edilebilir. Yine ülkemizde pek uygulanmayan bir işlem ama yurt dışında sıklıkla uygulanıyor, böylece çalışan güvenliği sağlanmış oluyor ve et kalitesinin arttığı söyleniyor.

SAĞLIK SORUNLARI
Besicilikte sık karşılaşılan pek çok sorun vardır. Bunların çoğu aşılarla, çiftliğe alırken vitamin enjeksiyonlarıyla, doğru dengelenmiş yem rasyonlarıyla ve günlük yönetimin iyi yapılmasıyla önlenebilir. Aşağıda örnek olarak değineceğim sağlık sorunları en sık karşılaşılanlardır, Veteriner Hekim bunların teşhisini ve tedavi planını yapmalıdır.

İştahsızlık
Tane yemlere alışkın olmayan veya yem geçişi çok hızlı yapılan buzağılar yem yemeyi bırakabilir. Bu sorunun ortaya çıkabilieceği durumlar;

  • Buzağılar tane yemlere başlatılırken
  • Tane yem alımında ani artış
  • Rasyondaki tane yemlerin ani değişimi
  • Hayvanlar hastalandığında
Buzağılar çiftliğe ilk geldiklerinde rasyondaki tane yemlerin kademeli olarak artırılması gereklidir. Yumuşak dışkı, sindirim bozukluklarının ilk göstergesidir. Bu problem ilk dönemlerde daha sık görülse de büyütme sürecinin herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir. Bu tür problemleri erken dönemde yakalayabilmek için tüm hayvanlar günde iki kez gözlemlenmelidir. Eğer yumuşak dışkı tespit edilirse tane yem artışına, dışkı tekrar sıkılaşana kadar bir kaç gün ara verilir. 

Topallık
Ayağında ağrı duyan hayvanlar yem yemeyi keserler. Eğer yürümek acı veriyorsa ayağa kalkmazlar, yemliklere yürümez ve yem için diğer hayvanlarla rekabete girişmezler. Bu durumda hayvanların günlük olarak gözlemlenmesi önemlidir. Eğer bir hayvanda topallık belirtisi varsa Veteriner Hekim, ayağı pododermatitis ve bursitis yönünden muayene etmelidir. Sorun ne kadar erken tespit edilirse hayvan o kadar çabuk kilo alımına devam edebilir. Eğer tedavi, hayvan 3 bacağıyla yürümeye başlayıncaya kadar yapılmamışsa o hayvandan elde edilecek kar kaybolmuş demektir. 

Kızıl göz

Kızıl göz hastalığı besicilikte sık görülür. Hayvan kör olmadan önce tespit ve tedavi edilmelidir çünkü kör hayvanlar yemlik ve sulukları bulamazlar. Hayvanlar bu yönden her gün değerlendirilmelidir. Göz sulanması aşamasında kolayca tespit edilebilen bir hastalıktır. İlerlediğinde göz bebeğinin üzeri beyazlaşır, bu noktada hastalık durdurulabilir ancak göz hasarı oluşmuştur. 

İyi beslenme ve yönetim prosedürleriyle çoğu hastalık ve kayıplar önlenebilir. İhtiyaç duyulan bütün protein, enerji, mineraller ve vitaminleri karşılayan rasyonla beslenen hayvanlar, zayıf yemlerle beslenenlere göre hastalıklara karşı daha dirençlidir. 





                                               RASYON


Rasyon tane yemler, fabrika yemi, kalsiyum, fosfor, tuz ve iz elementler gibi gerekli mineralleri içerir. Tane yem ve kaba yemin kalitesine bağlı olarak ek katkı maddeleri, hayvanların ağırlık artışını desteklemek için kullanılabilir.

Yemin küf, toz veya kemirgenlerle kontaminasyonu düşük kuru madde alımının ve düşük performansın sık görülen sebeplerindendir.

RASYON İÇERİKLERİ
Danalar hedef ağırlıklarına en ekonomik yoldan ulaşmak için rasyonda 3 ana içeriğe gereksinim duyarlar;

  1. Enerji
  2. Protein
  3. Lif 
En ekonomik enerji kaynakları buğday, arpa veya mısır gibi tane yemlerdir. Bu tane yemler aynı zamanda biraz protein içerseler de temel olarak enerji için kullanılırlar. Protein soya fasülyesi veya diğer yağlı küspelerden ve kaba yemden sağlanır.

Kilogram bazında protein maliyeti bakımından; danalar için en düşük maliyetli protein, uygun şekilde kurutulup balyalanmış kaba yemdir. Büyümekte olan danaların son ağırlıklarına en karlı şekilde ulaştırılması, en iyi kalite kaba  yem ve arpanın rasyonda uygun oranda kullanılmasıyla sağlanabilir. 


Enerji
Karbonhidratların, yağların ve proteinlerin işkembede ve ince bağırsakta parçalanmasıyla elde edilir. Nişasta karbonhidratların en çok rastlanan formudur ve hububat tanelerinde bulunur. En çok enerji nişastadan elde edilir. Aslında yağlar nişastadan 2,5 kat daha fazla enerji içerirler fakat ruminantlarda %7yi aşan seviyeler işkembenin çalışma verimini düşürür. Aşırı protein beslenmesi de ek enerji kaynağı olarak kullanılmıştır fakat bu yöntem nişasta sindiriminden daha az verimlidir.

Protein
Kas gelişimi ve iştah için gereklidir. Yetersiz protein rumen mikroorganizma sayısında, aktivitesinde, gıda alımında ve kilo alımında azalmaya neden olur.

Ham protein ihtiyaçları rasyonun enerji içeriğine, hayvanların yaşına ve canlı ağırlığa göre değişiklik gösterir. Genç ve düşük kilolu buzağılar enerji alımları ne olursa olsun yeterli kas gelişimi için daha yüksek protein oranlarına ihtiyaç duyarlar.

Non protein-nitrojenin ucuz formu olan üre, sığırların kullanımı için rumen mikroorganizmaları tarafından proteine dönüştürülür. Üreyi yeme karıştırarak vermek mümkün fakat yemdeki üre oranı %1-2'yi geçmemeli ve üre yemin içine tam karışmış olmalıdır. 100kg'ın altındaki danalarda rumen gelişimi tamamlanmadığı için üre kullanılmamalıdır. Eğer rasyonda üre kullanılacaksa 10-14 günde ve yavaşça başlanmalı ve mutlaka rasyonun içinde homojen olarak dağıldığından emin olunmalıdır. Üre rumen mikroorganizmaları tarafından önce amonyağa dönüştürülüp sonra ham proteine dönüştürülür; amonyağın ani yükselmesi de ölüme neden olur.

Mineraller
Sığırlar sağlıklı kalabilmek için çeşitli minerallere gereksinim duyarlar. Kalsiyum, fosfor ve tuz üçlüsü bunların en önemlileridir. Çoğu tahıl bazlı rasyonlar kalsiyum, fosfor ve tuz dışındaki mineralleri yeteri kadar bulundururlar. Bununla birlikte kaba yem, kalsiyumdan zengin ama fosfordan fakirdir. Rasyonda kaba yem varken ekstra kalsiyum eklemeye gerek kalmaz ama fosfor eklemek gerekebilir. Rasyonun toplamının mineral yönünden test edilmesi faydalı olacaktır. Böylece rasyonda eksik kalan kalsiyum, fosfor, tuz ve iz elementler eklenir. Yalama taşları kullanılabilir ancak ihtiyaç duyulan tuzun tamamını karşılamaz. Bir dana bütün gün yalama taşının başında durup yalasa ancak yeterli sodyumu alabilir.

Vitaminler
Eğer ihtiyaç duyulursa vitaminler küçük miktarlarda yemin içine eklenebilir ancak buzağılar çiftliğe ilk geldiğinde A,D,E ve B12 enjeksiyonu daha çok tavsiye ediliyor. İyi kalitedeki kaba yem bir çok vitamin ve mineral eksikliklerini önleyebilir.



Besiciliğin püf noktalarını anlattığım bu notlarımı 4 bölümde buraya aktarmanın uygun olacağını düşündüm. Son bölüm çok yakında...

30 Nisan 2011 Cumartesi

BESİCİLİĞİN PÜF NOKTALARI-2

                                            ÇİFTLİK 


Besiciliğin sınırlı kar marjı nedeniyle, harcanan emeğin karşılığını en üst düzeyde alabilmek için, inşaat maliyetine ve tasarıma dikkatle karar vermek gerekir.

Padoklar iyi drene edilmeli, dışkı ve idrar gölgelik alandan, yemlik ve suluklardan uzak tutulabilmelidir. Araba yollarından yem depolarına ulaşım kolay olmalı, aynı şekilde yem depolarından da yemliklere aktarım kolay yapılabilmelidir. Yağmurun çok yağdığı dönemlerde problem yaşanmaması için önlemler alınmalıdır.



PADOK GENİŞLİĞİ


Padok genişliği hayvan sayısına bağlıdır.

Her hayvan için minimum 24 metrekare açık alan ve 10 metrekare gölgelik sağlanmalıdır. Fazladan alan olması hayvanlar arasındaki sosyal stresi azaltır.

Örneğin 50 hayvanlık padoklar hazırlanacaksa her padok 500 metrekare gölgelik alan ve 1200 metrekare açık alandan oluşmalıdır. Toplam 400 hayvan için bu şekilde 8 padok olmalıdır.



SU
Mutlaka serin, temiz ve iyi kalite su; yerden yüksek seviyedeki suluklarda sunulmalı, böylece idrar ve dışkı ile kontaminasyonu önlenmelidir. Yem, toz veya dışkı ile kontamine olmuş, düşük kalitedeki sular hayvanların su alımını azaltarak kilo artışında yavaşlamaya sebep olur.

Suluklar, yemliklerden uzakta, yerden 70cm yukarıda ve zeminde 3cm'lik bir dolgu maddesi ile sabitlenmiş olmalıdır. Bu sayede dışkı ve çamur problemleri önlenmiş olur.

Suluklar hayvan sayısına uygun büyüklükte olmalı, her 50 hayvan için 2,5-3m uzunlukta en az 60cm eninde olmalıdır. En az günde bir kez, eğer dışkı veya diğer kirlerle kontamine oluyorsa daha da sık temizlenmelidir.

Bir sığır günde ortalama 50 litre su içer. 50 sığır günde yaklaşık 2500 litre su tüketir ve bu miktar sıcak yaz günlerinde artar.



BESLEME EKİPMANLARI
Ülkemizde pek uygulanmamakla birlikte, kaba yem tane yemden ayrı olarak yüksek kafes tarzındaki raflarda, hayvanların gün boyu istedikleri miktarda yiyebilecekleri şekilde de sunulabilir. Bu tarz uygulamada kaba yem rafları hiç boş kalmamalıdır. Yurt dışı kaynaklarda bu uygulamanın verimi artırdığı ve sindirim problemlerini azalttığı belirtiliyor. Ülkemizde ise genellikle kaba yem, fabrika yemi ile karıştırılarak gün içinde 2-3 kez  yemliklerde sunuluyor.

Gölgelikler yemlikleri de kaba yem raflarını da örtecek şekilde yapılmalı, yılın sıcak zamanlarında beslenirken hayvanları güneşten korumalıdır. Böylece hayvanlar sıcak günlerde daha fazla ayakta kalıp beslenebilirler. Kilo alımının yenen yemle direkt olarak orantılı olduğu unutulmamalıdır.

Yemlikler: 
Her hayvan için 25-30cm yemlik alanı ayrılmalıdır. Padoğun bütün eni boyunca veya 50 sığır için 20m olacak şekilde yapılmalıdır. Böylece padoktaki bütün hayvanların aynı anda yem yiyebilmesine olanak sağlayabilmelidir.  Eğer 50'den fazla hayvan varsa her hayvan için ek olarak 25cm daha yemlik konmalıdır.


Yemliklere hayvanların ayaklarıyla girmesini önlemek için bir çok düzenleme mevcuttur, bu amaç için çelik borular veya sağlam ahşap malzemeden yapılmış düzenekler kullanılabilir. Çelik borular dikey veya yan yapılabilir, ancak mutlaka ayarlanabilir olmalıdır. Çünkü aradaki boşluk küçük veya daha büyük hayvanlar için daraltılıp genişletilebilmelidir. Dik boruların araları için de 25 cm ayrılmış olmalı ancak bu aralık ayarlanabilmeli, asla kaynak yapılmamalıdır.

Yere paralel boru yapılacaksa, hayvanların başlarını aralarından sokarak yeme ulaşabilecekleri ancak aradan kaçamayacakları bir aralık bırakılmalıdır. Yemlik kısımları beton olmalıdır.

Kaba Yem Rafları: 
Önceden belirttiğim gibi bu tip yemleme ülkemizde pek yapılmadığı için bu ekipman da pek kullanılmıyor, yine de değinmek istedim çünkü Amerika ülkelerinde çok yaygın bir uygulama hatta bazı ülkelerde yalnızca bu tarz besleme yapılıyor.




Basit raflar tahtadan ve çelik borulardan yapılmış olabilir. Raflar yerden en az 60 cm yüksek olmalı taban kısmında dökülerek ziyanı azaltmak için tepsi bulunmalıdır. Gündüz de rahatça tüketilmesini sağlamak için rafların üzerinde gölgelik bulunmalıdır.

Rafların yeri padoğun ortasinda, her iki tarftan da kaba yem yiyebilecekleri şekilde olabileceği gibi kenarda çit boyunca tek taraflı da yapılabilir. Tek taraflı yapılırsa uzunluk iki katına çıkartılmalıdır. 50 sığır için 10 metre uzunluk, çift taraflı ise 5 metre uzunluk gereklidir. Dikey boruların arası yaklaşık 12 cm olmalıdır. 


Toplam karışım rasyonları (TMR-total mixed ration) kullanılmıyorsa veya çekilip tane yemlerle karıştırılmamışsa kaba yemler tane yemlerle aynı yemliklerde verilmemelidir. 


Eğer çok fazla hayvan beslenecekse toplam karışım rasyon sistem mikseri düşünülmelidir. 400 başlık bir besi çiftliği TMR sisteminin masrafına değecek kadar büyük değildir.



28 Nisan 2011 Perşembe

BESİCİLİĞİN PÜF NOKTALARI-1



Besi sığırcılığının amacı, pazarın talep ettiği yüksek kaliteli eti sürekli sağlayabilmektir. Verimli meralarda üretim mümkün olmadığında (ki ülkemizde sadece mera üretimi yapan besici yok maalesef) tane yemler, kaba yemler ve diğer rasyon komponentleriyle hazırlanmış dengeli bir rasyon ile hızlı bir büyüme sağlanır böylece üreticiler üretimi devam ettirme imkanı bulur. İyi bir yönetim, koruyucu hekimlik uygulamarı ve dengeli bir rasyon ile her alınan kilo başına maliyet, geleneksel besleme metotlarına göre daha düşük olacaktır.

EKONMİK DEĞERLENDİRMELER
Öncelikle dikkatli bir ekonomik analiz yapılmalı, yoğun bir besleme yöntemi için sunulan kaynaklarla yapılacak besiciliğin karlılık derecesi araştırılmalıdır.

Nitelikli bir günlük kilo alım oranı, günlük yem maliyeti, hedeflenen piyasa ağırlıkları, tahmin edilen son piyasa fiyatı ve yatırım sermayesine geri dönen kazanç için yem ihtiyaçları bilinmelidir.





Yem maliyeti: Besi sığırlarının çoğunluğu 2 kg canlı ağırlık artışı için 12-14kg yeme ihtiyaç duyarlar. Besicilikte rasyon maliyeti büyük bir giderdir.

Yem ihtiyacı nelere bağlıdır? 

  • Başlangıç buzağılarının ağırlık ve sağlık durumlarına
  • Rasyon dengesinin kalitesine
  • Hayvanların genetik özelliklerine
  • Yem dönüşüm oranına
  • Hedef ağırlıklarına
Genellikle hedef büyüme oranı için 9-11 ay besiye çekilir. Bu aylardan sonra devam edilen besi programı genellikle çok uzun ve kilogram başına maliyeti çok yüksek olur. Bazı Amerika ve Avrupa ülkelerinde yaklaşık iki sene besiye çekilebilen sığır ırkları (Charolette, limousine, aberdeen angus) mevcuttur ancak ülkemizde bu tip besiciliğe pek rastlanmıyor. 

Saman ve otlardan oluşan farklı bir diyet hayvanın az kilo almasına veya kilo alamamasına neden olur. Eğer yüksek kaliteli rasyon verme imkanı yoksa besiciliğe hiç başlanmamalıdır. 

Yem alırken kalitesini, sürekli ulaşılabilirliğini ve fiyatını değerlendirin. Yemin içindeki ana maddeler, özellikle kaba yem, enerji ve protein bakımından analiz edilmelidir. Arpa ve buğday gibi tane yemlerin besleyici değeri pek değişmiyor ama kaba yem, hasat sonrası olumsuzluklardan etkilenerek besin değerlerini kaybedebilir. 

Kaba yemdeki protein yapraklarındadır, bu nedenle yaprak kaybı çok mu diye kontrol edilmelidir. 

Kaliteli kaba yem alırken; 
Bitkiler çiçek açmaya başlarken toplanmış olmalıdır. Sıcak kuru havalar başladığında tarladaki kaba yemler biçilmeli, balya haline getirilerek orada %15 nem içerecek duruma gelinceye kadar bekletilmelidir. %15 nemli hale gelinceye kadarki süre hava sıcaklığına ve nemine bağlıdır. Eğer nem oranı %10un altındaysa kaba yem çok sayıda yaprak, dolayısıyla protein kaybeder. Kuru yaz günlerinde balya geceleri ya da sabah erken saatlerde hazırlanmalıdır. 


Kaba yem en ucuz protein kaynağıdır ve protein hızlı ve verimli kilo alımı için esansiyel besin maddesidir.  

Tane yemleri alırken;
Buğday, arpa ve mısır ekonomik enerji kaynaklarıdır. Bunların üçü de enerji değerleri bakımından birbirine yakındır. Aynı zamanda bu tane yemler toz, küf ve toksin barındırmazlar. 

Buğday, arpadan enerji bakımından daha yüksek değerdedir. Bununla birlikte arpadaki enerjiden genç hayvanlar daha iyi yararlanır ve arpa protein bakımından daha zengindir. Genellikle bu üç tane yemin fiyatları birbirine yakındır. 

Yemlerdeki enerji, protein ve lif oranları
Örnek yem maddeleri Ham protein % Yaşama payı için Net Enerji Büyüme payı için Net Enerji ADF %
(Asit deterjan selülozu)
NDF %
(Nötral deterjan selülozu)
Arpa 13,5 2,07 1,41 7 19
Buğday 11,3 2,2 1,52 4 14
Mısır 10 1,94 1,3 3 9
Kaba yem
(Alfa otu)
18 1,32 0,75 31 42
Saman 3,6 0,75 0,22 54 85



Uygun ve dengeli bir rasyon; arpa, buğday veya mısır ve iyi kalite kaba yem ile bir dananın günde 1 kg canlı ağırlık artışını sağlayacak besin ihtiyacını karşılar.

Kaba yem tamamen çiçeklendiğinde ya da daha sonra kesildiyse ve çok fazla yaprak kaybettiyse, rasyona pahallı protein saplamentleri eklemek gerekecek ve bu da günlük yem maliyetini yükseltecektir.

RİSKLER
Hayvan ölümleri, hastalıklar, zayıf kilo alımları, yem maliyetinde beklenmedik değişiklikler ya da et piyasası ekonomik başarıyı etkileyebilir. Bu olumsuzluklar bütçe hazırlanırken mutlaka düşünülmelidir çünkü problemler her zaman besiciliğin bir parçasıdır.

Finansal riskler minimize edilebilir;

  • Kaliteli yemi aylarca depolayabilecek kadar geniş depolar.
  • Tane yem ve kaba yem için pelet yem
  • Etkili feedlot yönetimi
Yatırım Giderleri: 
Uygun gölgelikler ve su mutlaka düşünülmelidir. En iyi rasyonlarla beslenseler bile danalar yeterli gölge ve su bulamazlarsa kilo alamazlar.

Besicilikte en büyük sermaye masrafları yemlikler, çitler, tartım-sayım ve tedavi için gerekli olan sıkıştırma kafesleri (cattle crush), yükleme rampaları ve 400kg ve üzerindeki hayvanları barındırmaya yetecek kadar sağlam gölgeliklerdir. Ayrıca hayvanların dışkılarını her gün toplayıp kompost halinde depolamak ve daha sonradan organik gübre olarak satmak için uygun bölümler ve ekipmanlar hazır edilmelidir. 


Ekonomik Görüşler:

  • Besi buzağısı satın alırken mutlaka tecrübeli Veteriner Hekim ile birlikte sağlıklı hayvanlar seçilmeli.
  • Grup halinde hayvan alınacaksa hayvanlar yakın büyüklükte olmalı, daha küçükler diğerleriyle yemlik ve suluklarda rekabet edemez. 
  • Hayvanların %2-3ünün düşük performans göstereceği ya da öleceği düşünülerek hesap yapılmalı. 

27 Ocak 2011 Perşembe

Her bir hayvan için ne kadar mera alanı?



Mera ve çayırlar genellikle büyük bir masraf yapılmadan, hemen hemen kendi kendine büyüyen yemleri içeren, doğal olarak bulunan veya yapay olarak elde edilen yem alanlarıdır. Bu özelliklerinin yanı sıra uygun mera yönetimi ile hayvanlarda verim artışını desteklendiği için bu konuya ilgi çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle  Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında ülkemiz hayvancılığı meralardan neredeyse hiç faydalanamıyor. Böyle bir doğal kaynağımızdan faydalanamadığımız için büyük ekonomik kayıplar yaşadığımıza inanıyorum.  

Kısaca tanımlamak gerekirse; çayırlar genellikle taban suyunun yakın olduğu, üzerinde daha çok yüksek boylu bitkilerin bulunduğu yem alanlarıdır. Doğal çayırlar taban yerlerde ve nemli topraklarda kendiliğinden oluşur.  Meralarda ise taban suyu genellikle daha derinlerde bulunur ve bitkiler kısa boyludur. 

Doğal meraların bulunmadığı durumlarda, mera veya tarla arazisinde yüksek verimli yemler ekilerek yapay meralar oluşturulur. 

Meraların kullanımı vejetasyon, toprak ve diğer doğal kaynaklara zarar vermeden en fazla hayvansal ürünü üretebilecek şekilde planlanmalı ve yürütülmelidir. Bunun için dikkat edilmesi gereken 4 önemli teknik unsur vardır. 

1. OTLATMA MEVSİMİ: Bitkilerin otlatmadan zarar görmedikleri olgunluk safhasına ulaşması beklenmeli, bu safhaya gelmeden önceki "ilkbahar kritik periyodu" süresince hayvanlar otlatılmamalıdır. Otlatma olgunluğu safhası ile, sonbaharda otlatmaya son verilmesi gereken tarih arasındaki periyot otlatma mevsimidir. Mera bitkilerinin çiçek açtığı bir mera otlama için en uygun meradır. 


2. OTLATMA KAPASİTESİ: Belirli genişlikteki bir alanda, belirli sürede vejetasyon, toprak ve diğer kaynaklara uzun süreli bir zarar vermeden otlatılabilecek en fazla hayvan sayısıdır. 

Meradaki hayvan sayısı bir çok değişkene bağlı olarak farklılık gösterir. 
  • Hayvanın büyüklüğü ve laktasyon dönemi o hayvanın yediği ot miktarını etkiler. Sığırlar laktasyon döneminde günde,  vücut ağırlıklarının %3-3,5 kadarı kuru maddeye ihtiyaç duyarlar. 
  • Hayvan sayısı ayrıca meradaki otlara, bu otların kalitesine ve büyüklüğüne de bağlı. Merada ne kadar çok hayvan varsa ot kalitesi o kadar düşer. Bu düşüş, hayvanların günde alması gereken ot miktarına daha zor ve uzun sürede ulaşmalarına sebep olur. Bununla birlikte kalitesi düşük otların sindirimi daha zor olacağından, biyoyararlanımı daha düşük olacaktır. Bir ısırık ile alınan yem miktarı, hayvanın alması gereken yem miktarını ne kadar zamanda ve ne hızda aldığını belirler. Lokma miktarı ne kadar büyükse, günlük alım o kadar kısa sürede tamamlanır böylece hayvan günde 8 saat otlar ve geri kalan zamanda geviş getirip bu miktarı sindirmekle, ayrıca su içmek  ve  tuz taşlarına gidip gelmekle de zaman geçirir. 
  • Mera sezonunun uzunluğu da meradaki hayvan sayısını belirleyen bir unsurdur. Normalde baharda yeni otların yetişmesine fırsat tanınarak Mayıs başında başlayıp Eylül sonuna kadar sürebilmekte. Bununla birlikte, otlar biçilerek veya bütün Ağustos ve Eylül boyunca bir bölüm mera hiç kullanılmayarak kış başlangıcında otlamaya açılması ile bu dönem Ocak'a kadar da uzatılabilmekte.
Kendi meranızda kaç hayvan bakabileceğinizi veya hayvanlarınız için ne kadarlık bir mera alanı kullanmanız gerektiğini hesaplayabilmeniz için bir tablo hazırladık. Bu tablodaki değerleri değiştirerek ne kadar alana ihtiyaç duyacağınızı hesaplayabilirsiniz. 

Tabloya gitmek için tıklayın.



1 dönümdeki 1 santim uzunluğundaki ot toplamı 9 kilodur. Ortalama ot uzunluğunu bu rakamla çarparak belirli bir meradaki toplam ot miktarını bulmak mümkündür. Bir meradaki otun tümünün tüketilmemesi de göz önünde bulundurularak bu rakamı yarısı kadar düşünmek mümkün olabilir.

Ot uzunluğunun 25 cm olduğu düşünülürse bir dönümdeki toplam ot miktarı 9X25=225 kg'dır. Bunun yarısının tüketileceği düşünülürse 112,5 kiloluk bir stoğumuz olduğu düşünülebilir. Padoğun 4 dönüm olduğu düşünülürse 112,5 X4= 450 kiloluk bir stok miktarına ulaşılır. Örneğin 550 kiloluk bir ineğin her gün vücut ağırlığının %10'u kadar ot tüketmesi için 55 kilo ot yemesi gerekiyor. 

Örneğin 5 günlük bir otlatma ve 30 günlük bir dinlendirme dönemi düşünülürse padok sayısı şu şekilde bulunabilir. 5(otlatma süresi) +30/ 5(otlanan gün sayısı) = 7 padok. Bu durumda istediğimiz dönemlerde dinlendirme ve otlatma yapabiliriz. 

4000 dönümlük bir arazimiz olduğunu ve bunun 2800 dönümünü kullanabildiğimizi düşünelim. Her bir padok alanının 400 dönüm olması gerekmektedir. Yani bu alanda toplam 112,5x400=47936 kilo tüketilebilir ot bulunmaktadır. 5 günlük bir dönemde hayvan başı tüketim 55X5=275 kilo olacaktır. 45000/275=163,6 hayvan bu alanda otlatılabilir anlamına gelmekte. 

3. ROTASYON YÖNTEMİ İLE OTLATMA: Rotasyon yöntemi kullanılarak mera padoklara ayrılmalı, ortalama 5 (2-7) günlük sürelerle padok değişimi sağlanmalıdır. Böylece her bir padoğun yaklaşık iki haftadan 30 güne kadar  dinlenmesi uygun olur. 

Öncelikle bir otlatma planı geliştirin. Bunun için, hayvanların davranışlarını gözlemleyin. Nasıl bir dağılım gösterme eğilimindeler, günde kaç saat otlayıp kaç saat dinleniyorlar? Bir inek günde ortalama 8 saat otlar, 8 saat dinlenip geviş getirrir ve 8 saat de uyur. Eğer hayvan geviş getirmek için kısa zaman harcıyorsa yeterli beslenemiyor demektir, bu da padok değişim sürenizi belirlemek için bir bulgudur. 

Padok değiştirme zamanını belirlemeye yarayan başka bir bulgu da ot uzunluğudur. Merada bulunması gereken optimum ot uzunluğu 25cm'dir. Meradaki vejetasyonun olumsuz etkilenmemesi için ot uzunluğu %50 azalınca, yani otların uzunluğu yarıya inince padokların değişme zamanı gelmiş demektir. 

Hayvanların dışkıları da gözlemlenmeli. Eğer dışkı bitkilerin üzerini kaplamaya başlarsa vejetasyon olumsuz etkilenir. Dışkı yoğunluğu, dışkılar bitkilerin üzerinden kuruyup dağılıp toprağa karışacak ve gübre görevini görecek şekilde olmalıdır.  



Padokları dikdörtgen değil de kare olacak şekilde bölmek daha faydalıdır çünkü hayvanlar otlarken daireler halinde hareket ederler ve kare şeklindeki bir alandan daha fazla yararlanırlar. 

Padok büyüklüğü ve adedi, belirli bir padokta kaç hayvan bulundurulabileceği veya ne kadar süre aynı padokta otlatılacağı ile bağlantılıdır. 6 padoklu bir sistemde normalde hayvanlar bir padokta 5-6 gün bulundurulur ve diğer padoğa bu sürenin sonunda geçişleri sağlanır. 




Rotasyon yönteminin diğer bir avantajı da, hayvanların çok geniş bir alana yayılmamış olması ve dolayısıyla daha kolay kontrol edilebilmeleri.

4. YEM TİPİNE UYGUN HAYVANLA OTLATMA: Meradaki vejetasyonu en iyi değerlendirebilcek hayvan cinsi kullanılmalıdır. 
  • Kısa boylu buğdaygiller koyunlar için,    
  • Uzun boylu buğdaygiller sığır ve atlar için, 
  • Çalı ve ağaç türleri keçiler için uygundur.