27 Ocak 2011 Perşembe

Her bir hayvan için ne kadar mera alanı?



Mera ve çayırlar genellikle büyük bir masraf yapılmadan, hemen hemen kendi kendine büyüyen yemleri içeren, doğal olarak bulunan veya yapay olarak elde edilen yem alanlarıdır. Bu özelliklerinin yanı sıra uygun mera yönetimi ile hayvanlarda verim artışını desteklendiği için bu konuya ilgi çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle  Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında ülkemiz hayvancılığı meralardan neredeyse hiç faydalanamıyor. Böyle bir doğal kaynağımızdan faydalanamadığımız için büyük ekonomik kayıplar yaşadığımıza inanıyorum.  

Kısaca tanımlamak gerekirse; çayırlar genellikle taban suyunun yakın olduğu, üzerinde daha çok yüksek boylu bitkilerin bulunduğu yem alanlarıdır. Doğal çayırlar taban yerlerde ve nemli topraklarda kendiliğinden oluşur.  Meralarda ise taban suyu genellikle daha derinlerde bulunur ve bitkiler kısa boyludur. 

Doğal meraların bulunmadığı durumlarda, mera veya tarla arazisinde yüksek verimli yemler ekilerek yapay meralar oluşturulur. 

Meraların kullanımı vejetasyon, toprak ve diğer doğal kaynaklara zarar vermeden en fazla hayvansal ürünü üretebilecek şekilde planlanmalı ve yürütülmelidir. Bunun için dikkat edilmesi gereken 4 önemli teknik unsur vardır. 

1. OTLATMA MEVSİMİ: Bitkilerin otlatmadan zarar görmedikleri olgunluk safhasına ulaşması beklenmeli, bu safhaya gelmeden önceki "ilkbahar kritik periyodu" süresince hayvanlar otlatılmamalıdır. Otlatma olgunluğu safhası ile, sonbaharda otlatmaya son verilmesi gereken tarih arasındaki periyot otlatma mevsimidir. Mera bitkilerinin çiçek açtığı bir mera otlama için en uygun meradır. 


2. OTLATMA KAPASİTESİ: Belirli genişlikteki bir alanda, belirli sürede vejetasyon, toprak ve diğer kaynaklara uzun süreli bir zarar vermeden otlatılabilecek en fazla hayvan sayısıdır. 

Meradaki hayvan sayısı bir çok değişkene bağlı olarak farklılık gösterir. 
  • Hayvanın büyüklüğü ve laktasyon dönemi o hayvanın yediği ot miktarını etkiler. Sığırlar laktasyon döneminde günde,  vücut ağırlıklarının %3-3,5 kadarı kuru maddeye ihtiyaç duyarlar. 
  • Hayvan sayısı ayrıca meradaki otlara, bu otların kalitesine ve büyüklüğüne de bağlı. Merada ne kadar çok hayvan varsa ot kalitesi o kadar düşer. Bu düşüş, hayvanların günde alması gereken ot miktarına daha zor ve uzun sürede ulaşmalarına sebep olur. Bununla birlikte kalitesi düşük otların sindirimi daha zor olacağından, biyoyararlanımı daha düşük olacaktır. Bir ısırık ile alınan yem miktarı, hayvanın alması gereken yem miktarını ne kadar zamanda ve ne hızda aldığını belirler. Lokma miktarı ne kadar büyükse, günlük alım o kadar kısa sürede tamamlanır böylece hayvan günde 8 saat otlar ve geri kalan zamanda geviş getirip bu miktarı sindirmekle, ayrıca su içmek  ve  tuz taşlarına gidip gelmekle de zaman geçirir. 
  • Mera sezonunun uzunluğu da meradaki hayvan sayısını belirleyen bir unsurdur. Normalde baharda yeni otların yetişmesine fırsat tanınarak Mayıs başında başlayıp Eylül sonuna kadar sürebilmekte. Bununla birlikte, otlar biçilerek veya bütün Ağustos ve Eylül boyunca bir bölüm mera hiç kullanılmayarak kış başlangıcında otlamaya açılması ile bu dönem Ocak'a kadar da uzatılabilmekte.
Kendi meranızda kaç hayvan bakabileceğinizi veya hayvanlarınız için ne kadarlık bir mera alanı kullanmanız gerektiğini hesaplayabilmeniz için bir tablo hazırladık. Bu tablodaki değerleri değiştirerek ne kadar alana ihtiyaç duyacağınızı hesaplayabilirsiniz. 

Tabloya gitmek için tıklayın.



1 dönümdeki 1 santim uzunluğundaki ot toplamı 9 kilodur. Ortalama ot uzunluğunu bu rakamla çarparak belirli bir meradaki toplam ot miktarını bulmak mümkündür. Bir meradaki otun tümünün tüketilmemesi de göz önünde bulundurularak bu rakamı yarısı kadar düşünmek mümkün olabilir.

Ot uzunluğunun 25 cm olduğu düşünülürse bir dönümdeki toplam ot miktarı 9X25=225 kg'dır. Bunun yarısının tüketileceği düşünülürse 112,5 kiloluk bir stoğumuz olduğu düşünülebilir. Padoğun 4 dönüm olduğu düşünülürse 112,5 X4= 450 kiloluk bir stok miktarına ulaşılır. Örneğin 550 kiloluk bir ineğin her gün vücut ağırlığının %10'u kadar ot tüketmesi için 55 kilo ot yemesi gerekiyor. 

Örneğin 5 günlük bir otlatma ve 30 günlük bir dinlendirme dönemi düşünülürse padok sayısı şu şekilde bulunabilir. 5(otlatma süresi) +30/ 5(otlanan gün sayısı) = 7 padok. Bu durumda istediğimiz dönemlerde dinlendirme ve otlatma yapabiliriz. 

4000 dönümlük bir arazimiz olduğunu ve bunun 2800 dönümünü kullanabildiğimizi düşünelim. Her bir padok alanının 400 dönüm olması gerekmektedir. Yani bu alanda toplam 112,5x400=47936 kilo tüketilebilir ot bulunmaktadır. 5 günlük bir dönemde hayvan başı tüketim 55X5=275 kilo olacaktır. 45000/275=163,6 hayvan bu alanda otlatılabilir anlamına gelmekte. 

3. ROTASYON YÖNTEMİ İLE OTLATMA: Rotasyon yöntemi kullanılarak mera padoklara ayrılmalı, ortalama 5 (2-7) günlük sürelerle padok değişimi sağlanmalıdır. Böylece her bir padoğun yaklaşık iki haftadan 30 güne kadar  dinlenmesi uygun olur. 

Öncelikle bir otlatma planı geliştirin. Bunun için, hayvanların davranışlarını gözlemleyin. Nasıl bir dağılım gösterme eğilimindeler, günde kaç saat otlayıp kaç saat dinleniyorlar? Bir inek günde ortalama 8 saat otlar, 8 saat dinlenip geviş getirrir ve 8 saat de uyur. Eğer hayvan geviş getirmek için kısa zaman harcıyorsa yeterli beslenemiyor demektir, bu da padok değişim sürenizi belirlemek için bir bulgudur. 

Padok değiştirme zamanını belirlemeye yarayan başka bir bulgu da ot uzunluğudur. Merada bulunması gereken optimum ot uzunluğu 25cm'dir. Meradaki vejetasyonun olumsuz etkilenmemesi için ot uzunluğu %50 azalınca, yani otların uzunluğu yarıya inince padokların değişme zamanı gelmiş demektir. 

Hayvanların dışkıları da gözlemlenmeli. Eğer dışkı bitkilerin üzerini kaplamaya başlarsa vejetasyon olumsuz etkilenir. Dışkı yoğunluğu, dışkılar bitkilerin üzerinden kuruyup dağılıp toprağa karışacak ve gübre görevini görecek şekilde olmalıdır.  



Padokları dikdörtgen değil de kare olacak şekilde bölmek daha faydalıdır çünkü hayvanlar otlarken daireler halinde hareket ederler ve kare şeklindeki bir alandan daha fazla yararlanırlar. 

Padok büyüklüğü ve adedi, belirli bir padokta kaç hayvan bulundurulabileceği veya ne kadar süre aynı padokta otlatılacağı ile bağlantılıdır. 6 padoklu bir sistemde normalde hayvanlar bir padokta 5-6 gün bulundurulur ve diğer padoğa bu sürenin sonunda geçişleri sağlanır. 




Rotasyon yönteminin diğer bir avantajı da, hayvanların çok geniş bir alana yayılmamış olması ve dolayısıyla daha kolay kontrol edilebilmeleri.

4. YEM TİPİNE UYGUN HAYVANLA OTLATMA: Meradaki vejetasyonu en iyi değerlendirebilcek hayvan cinsi kullanılmalıdır. 
  • Kısa boylu buğdaygiller koyunlar için,    
  • Uzun boylu buğdaygiller sığır ve atlar için, 
  • Çalı ve ağaç türleri keçiler için uygundur. 

18 Ocak 2011 Salı

Bir Efsane: Temple Grandin

Temple Grandin uzun zamandır bizim de çiftlik yönetim sistemlerimizde kendisinden, konferans ve kitaplarından son derece faydalandığımız, otizmi mesleği ile ilgili bir avantaja dönüştüren ve gerçekten hayvancılığa çok fazla katkısı olan olağanüstü bir kişilik.

Kolorado Eyalet Üniversitesi'nde hayvan bilimi profesörü ve aynı zamanda çiftlik ve mezbaha sistemleri tasarıımcısı. Tasarımları ABD, Kanada, Avrupa, Meksika, Avustralya, Yeni Zellanda gibi bir çok ülkede kullanılıyor. Kuzey Amerika'nın yarısı onun besi sığırları için tasarladığı ve "center track restrainer system" adını verdiği sistemi kullanıyor. Sığırlar için tasarladığı kıvrımlı kanal sistemleri dünya çapında kullanılıyor ve çiftlik hayvanlarının davranışları ve bu hayvanların kaçış alanı (flight zone) prensipleri ile ilgili yazıları da, çiftlik hayvanları üzerindeki stresi azaltmaya çalışan bir çok insana yardımcı oluyor. 

Sığırların çiftlik içinde bir yerden bir yere topluca götürülmelerine bir çok defa tanık oldum. Genellikle panik içinde yüksek sesle bağırıp koşuştururlar, önde gidenlerden biri bir şeyden ürküp geri dönmek ister ama arkasından panik içinde takip edenler ona çarparlar... sağa sola gitmek ister ama diğerlerinin arasında sıkışırlar. Genellikle arkalarından sopayla dürten, demirlere vuran bağırıp çağıran adamlar vardır. Bu görüntü hep beni rahatsız etmiştir. Temple Grandin'in dediği gibi, onları kesip yememizde bir sorun yok, ama bu tip davranış şeklinden daha iyisini, en azından kendilerine biraz saygı gösterilmesini hak ediyorlar. 

Bunun için Temple Grandin'in bir çok önerisi var. Onları korkutan, paniklemelerine sebep olan etkenleri sıfıra indirmemiz gerekiyor. Mesela yüksek sesle bağıran insanlar ve vantilatör gibi makinelerin yüksek sesleri onları çok rahatsız eder. Unutmamalıyız ki onların kulakları bizimkinden çok daha hassas, bizim duyabileceğimizden çok daha düşük frekanstaki sesleri algılayabiliyor. Etraftaki insanlar mutlaka sakin ve sessiz olmalılar. 

Sığırların geçtikleri dar koridorların üzerinde mümkün olduğu kadar gölgeler, su birikintileri, sarkan zincirler veya kenara asılmış bezler vs. olmamalı. Bunun için en uygunu duvarların çit şeklinde değil de düz metal levhalardan yapılması. Yürüdükleri zemin ayaklarının kaymamasını sağlayacak şekilde olmalı.



Hayvanların geçtiği bu dar koridorlar mümkünse dairesel kıvrımlı olacak şekilde yapılmalı. Bu dairesel yapı sayesinde geldikleri yöne geri döndüklerini düşünüyorlar ve dairesel hareket etme içgüdüleri de tatmin olmuş oluyor, ilerlemekten korkmuyorlar. 



İlerlemelerini sağlamak için bir kişinin koridorun yanında durup yavaşça hayvanların gidiş yönünün tersine hareket etmesi yeterli olacaktır. Temple Grandin'in "denge noktası" dediği hayvanın omuz hizasından, kuyruk tarafına doğru geçince o hayvan öne ilerler, kişi o naktadan önde durursa hayvan durur. Tek bir hayvanı ilerletmenin yolu da denge noktasını geçip orada durmaktır, böylece sadece o hayvan ilerler arkasındaki hayvan olduğu yerde durur. 



Ana hatlarıyla anlatmaya çalıştığım bu konu aslında çok geniş. Bu bilgiler sizin de ilginizi çekiyorsa ve daha fazlasını öğrenmek istiyorsanız benimle e-posta yoluyla ya da Vetident 'deki telefon numaralarından irtibata geçin. Ayrıca çok kişiden istek gelirse bu konuda yazmaya devam edeceğim.

6 Ocak 2011 Perşembe

Verimlilik

Ülkemizde, kırmızı et krizinde olduğumuz şu günlerde, özellikle besi sığırcılığına bir çok yeni yatırımcının rağbet ettiğini görmekteyiz. Sektöre yeni giren bir çok yatırımcının çiftlik yönetimi hakkında bilgi toplamak, yeni teknolojileri öğrenmek ve uygulamak için çaba göstermekte olduğunu da sıklıkla duyuyoruz. Bunların yanında bir de yıllardır çok yakından tanıdığımız, sektörün en büyükleri, artık çocuklarımızın bile isimlerini ezbere bildiği markaların büyük çaplı çiftlikleri, teknoloji bakımından kendilerini sürekli yenilemeye çabalamaktalar. 

Bütün bunlara rağmen üzülerek görmekteyiz ki, özellikle Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyada kullanılan bir çok teknolojik ekipman henüz ülkemize giriş yapabilmiş değil. Bunların içinde  robot sağım makinaları ve "hoof trimming chute" denilen tırnak kesim makinaları sayılabilir. Bir kaç firmanın dışında "cattle crush" ve ileri mezbaha sistemlerini bile görmek pek mümkün değil. Özellikle tırnak kesim makinaları ve cattle crush sistemleri -hiç şüphesiz- karlılığı küçümsenmeyecek oranda artırmakta.


Peki neden verimliliği ve karlılığı artıracağı kesin olan bu tür ekipmanlar ülkemizde hala kullanılmıyor?  Benim tahminim, hayvan beslenir, sütü sağılır; veya hayvan beslenir kilo aldırılır ve kesilir, bütün bunlar için fazla masraf yapmaya gerek yoktur mantığı yürütülüyor. Köylerde nasıl hayvanlar bakılıyor ve bundan kar elde ediliyorsa biz de çiftliğimizde bunun çok daha büyüğünü yaparak çok daha fazla kar elde edebiliriz düşüncesi hakim sanırım. 

Basit bir hesap yaptığımızda, 10 000 hayvanlık bir operasyon; cattle crush sistemi, basit bir yazılım ve el terminalleri kullanmadığında yılda sadece zaman kaybından 120 000 ve diğer temel kayıplardansa 500 000 TL zarar etmektedir. Biz bu hesaplamayı yaparken sadece iş gücü ve zaman kayıplarını hesaba kattık. Bir de tutulan doğru kayıtlar, zamanında yapılan müdehale ve uygulamalar, hatta doğru sayımlar ile bu rakam  onlarca kat fazlasıdır aslında... 

Sistemli ve titiz çalışmak, yazılım ve donanımlarla doğru bilgiler edinmek, doğru zamanlarda işlemleri en az iş gücüyle ve en az hata ile en kısa zamanda yapmak,  bütün bu disiplini yakalamak aslında işin en ekonomik yolu iken, hala tercih edilen sistem olmaktan çok uzakta ne yazık ki... 

Sizlere küçük bir örnek vererek bu yazımı bitirmek istiyorum. Bu küçük karşılaştırmayı yaparken sizler de lütfen zaman ve iş gücü kaybını hesaplayın. 

İlk videoda değerli hocam zor koşullar altında, bütün imkansızlıklara rağmen, öğrencilerine ve asistanlarına tırnak kesimini göstermekte. İkinci video ise Danimarka'dan.



3 Ocak 2011 Pazartesi

İlk merhaba...

Yeni girdiğimiz sene itibariyle mesleğimde 10. seneyi dolduruyorum. Bu 10 sene içerisinde çok çeşitli sektörlerde, kendi mesleğimle ilgili bir çok alanda çalışmalar yaptım. İlk iki sene dışında hep kendi işimi yönettim. Hem kendi tecrübelerimi artırmak, hem de sektörde yer edinebilmek için sürekli yurt içi ve yurt dışı araştırmalar yaptım. Zevkle yaptığım bu araştırmaları, benim gibi "sürekli öğrenmek isteyenler" ile buradan paylaşmak için heyecan duyuyorum. Şimdilik çiftlik hayvanları, mera yönetimi, sürü otomasyonu, besi ve süt sığırcılığı ile ilgili bir çok konuda yazmak istiyorum. Kim bilir zamanla yelpazemiz çok daha fazla genişleyip hayvancılığın bambaşka dallarını da kapsayabilir.

Çok yakında görüşmek üzere...